Wilma Elles: Artık daha güçlüyüm

Wilma Elles,QUALITY of magazine ikiz bebekleriyle poz verdi

Türkiye onu “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” dizisinin Caroline’i ve şimdi de “Filinta” dizisinin Anita’sı olarak tanıyor. Oynadığı güçlü karakterler ile Türk dizi ve sinema sektöründe adından başarı ile söz edilen Wilma Elles, henüz üç aylık olan ikiz bebekleri ile de gündemde. Wilma Elles ile oğlu Milat Aristo Kerem, kızı Melodi Evita Veronika ve yakında nikâh masasına oturmaya hazırlandığı Kerem Göğüş’ün de fotoğraf çekimlerine eşlik ettiği bir röportaj yaptık.

Wilma Elles, 18 Ekim 1986 Köln doğumlu. Theaterschule Celan’in yanı sıra Köln Üniversitesi Siyaset Bölümü İslâm Bilimleri’nden birincilikle mezun. “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” dizisinden önce 40 tane kısa film ve 30 tiyatro oyununda rol alan oyuncu, üç sinema filminde de başrol oynamış. Simdi ise 4 dizide, 15 tane sinema filminde oynamış ve birçok ödülün sahibi olan bir oyuncu: 2011 Avrupa Kalite Ödülleri ve 2012 World Consumer Ödülleri “En İyi Kadın Oyuncu”, 2013 Emo Medya Ödülleri En İyi Kadın Oyuncu, 2014 Laura En İyi Kadın Oyuncu, 2014 Altın Palmiye Ödülleri En iyi Kadın oyuncu.

“Bana kalsa liseden ayrılır, yalnızca oyunculuk okuluna giderdim”

Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz?
Dört yaşındayken teyzem beni tiyatroya götürmüştü. Orada sahnede yaratılan farklı dünyalardan çok etkilendim. Ve oyuncu olmaya daha o gün karar verdim. Sahnede olmayı hep çok sevdim. 10 yaşından itibaren tiyatro oyunlarında oynadım, oyunculuk ve dans dersleri aldım. Bana kalsa liseden ayrılır, yalnızca oyunculuk okuluna giderdim. Ama annem ve babam karşı çıktılar. Çünkü bizim ailede herkes doktor. Ama ben her şeye rağmen kararlılığımı koruyarak oyunculukta ısrar ettim. Her gün yaklaşık 18 saat çalışarak kendimi bu konuda geliştirdim.

Üniversitede oyunculuğun yanı sıra aynı zamanda İslam Bilimi okumuşsunuz. Bu ilginin kaynağı nedir?
Benim büyükbabam büyükelçiydi. Dolayısıyla babam 22 farklı şehirde birçok ülkede yaşayarak büyümüş. Farklı kültürlere ve dinlere olan ilgimde, onun ve annemin çok kültürlü bakış açısının izleri var. İslam ise yeryüzünde çok geniş bir kitleye hitap eden bir din. Annem bu yüzden bu dini daha yakından tanımamı tavsiye etti.

“Öyle Bir Geçer Zaman Ki”nin kadrosuna nasıl dâhil oldunuz?
Karadeniz’de “Türk Usulü” diye bir film çekmiştim. İki yıl sonra “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” dizisi için beni tavsiye ettiler, Caroline rolü için teklif geldi. Devamında İstanbul’da hem iş hem arkadaş çevrem genişledi. Ben de Türkiye’yi çok sevdiğim için yerleşme kararı aldım.

“Filinta” dizisinin sizin için özel bir anlamı var mı?
Her zaman çok büyük, uluslararası bir prodüksiyonun içinde yer almak istemiştim. “Filinta” ile bu hayalimi gerçekleştirdim. “Filinta”, en üst seviyede bir podüksiyon. Birçok ülkeye satıldı. Amerika ve Hollywood’da daha iyisi çekilemez. Hedefim da hep uluslararası projeler zaten. Şimdi de yakın zamanda Amerika’da çekeceğim bir film projesine hazırlanıyorum.

“Caroline’den ben bile korkarım”

Caroline ve Anita’nın size benzeyen yönleri var mı?
Tabii ki beni yansıttıkları yönleri var. Ama benden daha vicdansızlar. Örneğin Caroline. Ben bile korkarım öyle bir kadından. Anita da kendine çok güvenen, cesur, riskler alan bir kadın. Ben ise çok daha romantik, sevecen bir kadınım. Bu yüzden oyuncu oldum. Farklı dünyaları keşfetmek, farklı karakterleri de yaşayabilmek için. Dönem projelerini seviyorum ama diğer yandan bilimkurgu türünde bir filmde rol almayı da çok istiyorum.

Kerem Bey’le nasıl tanıştınız?
Çok ilginçti. Çırağan Sarayı’nda düzenlenen ve “En İyi Kadın Oyuncu” Ödülü aldığım 2011 Avrupa Kalite Ödülleri gecesinde, Kerem’e “En İyi İş Adamı” ödülünü ben verdim. Daha sonra iki yıl süresince sürekli bazı etkinliklerde karşılaşır olduk. Öyle ki en çok karşılaştığım insan belki de Kerem’di o dönem. Üstelik hep aynı renkleri giymiş olarak karşılaşıyorduk. Bu nasıl bir tesadüf diye düşünmeye başlamıştım. Artık kadere inanıyorum.

Çocuk sahibi olmanız planlı bir süreç miydi?
İkimiz de “Küçük bir Kerem, küçük bir Wilma olsun” istiyorduk hep. Ama büyük cesaret isteyen bir şey çocuk sahibi olmak. “Şu iş de bitsin ondan sonra” diye diye erteliyorduk. Birdenbire oldu ve iyi ki de oldu. Çünkü benim oyunculuk kariyerim ile ilgili endişelerimin hepsi yersiz çıktı. Çalışmaya devam edebildim. Bence oyunculuk, annelik ile birlikte yürütülebilecek en güzel mesleklerden biri. İyi organize olduğunuzda birçok şeyi bir arada yapabiliyorsunuz. Bir de ben çok hızlı bir insanım. Bu hız bana ivme kazandırıyor.

İkiz annesi olmak nasıl bir duygu?
Doktor ikiz bebek beklediğimi ilk teşhis ettiğinde bir çığlık attı, ben de mutluluktan ağlamaya başladım. O zaman bunun Tanrı’nın bir hediyesi olduğunu anladım ve büyük bir şükran duydum.

“Artık daha güçlüyüm”

Annelik sizi nasıl değiştirdi?
Şimdi daha güçlüyüm. Çünkü her şeyim var: İkizlerim, Kerem, ailem benim her şeyim. Bu yoğun sevgi enerjisi kendime ve hayata olan inancımı güçlendiriyor, önümü açıyor.

Fiziksel olarak çok narin ve ince ama aynı zamanda çok güçlüsünüz. Nasıl besleniyorsunuz?
Sağlığıma faydası olmayan hiçbir şey yemiyorum. Kesinlikle organik, bol çeşitli ve gerektiği miktarda besleniyorum. Bir bardak değil üçte bir bardak nar suyu ya da bir avuç değil beş badem, beş ceviz gibi…

İkizlerin kardeşleri de olmasını istiyormuşsunuz diye duyduk…
Evet. Ben de Kerem de beş kardeşiz. Geniş aileleri ve çocukları çok seviyoruz. Ama şimdilik en az birkaç yıl tüm aşkımızı yalnızca Milat ve Melodi’ye vereceğiz.

İkizler, adeta isim zengini: Milat Aristo Kerem, Melodi Evita Veronika. Özel bir sebebi var mı?
İsimlerin üzerinde o kadar düşündüm ki sormayın. Duymadığım Türk ismi kalmadı sanırım. Milat ve Melodi daha ilk günden beri istediğim isimlerdi. Onların yanına bir Avrupa ve bir de akraba ismi koyduk.

“Kültürlerarası empatiyi artırmak istiyorum”

Bir oyuncu ve insan olarak hedefiniz nedir?
Hepimiz bir hayat yaşıyoruz. Hayat bazen güzel, bazen zor. Sinema ve tiyatro, hayatın rutin sorunlarından ve sert gerçeklerinden kaçabilmenin en keyifli iki argümanı. Sinema ve tiyatro, oyuncunun da izleyicinin de hayallerini gerçekleştirme platformu. Ben de bunun bir parçası olmaya devam etmek istiyorum. Kültürlerarası bir bağ olmak ise evrensel anlamdaki hedefim. Kültürlerarası empatiyi artırmak istiyorum. Hepimiz biriz ve aynı dünyayı paylaşıyoruz. Bu gerçeğin tüm dünyaya yayılmasına iham vermek istiyorum.

2016’ya girerken nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
İnsanlar her şeyi çok fazla ciddiye alıyor. Problemler buradan kaynaklanıyor. Daha rahat, daha toleranslı olmalıyız. Olumlu düşünün, olumlu bakın ki olumlu karşılık alın.

wilma elles

Türkiye'nin en hızlı ve kolay okunan internet magazin medya haber gazetesi "gazetemag.com" da günün en güncel haberlerini, aynı zamanda arşivimizi takip edebilir, okuyabilir ve sosyal medyada paylaşabilirsiniz...
GazeteMAG Arşiv Haberler

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmanız için çerez kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanmayı kabul etmiş sayılırsınız.TAMAMDetaylı bilgi için tıklayınız.